TARIMSAL ALTYAPI VE SULAMA
Prof. Dr. Hasan DEĞİRMENCİ
Dünya nüfusuna bağlı olarak artan gıda gereksinimi ancak sürdürülebilir
tarım üretiminin artırılması ile karşılanabilir. Günümüzde sınırlı toprak ve su
kaynaklarından verimli bir biçimde yararlanma, bu kaynakların geliştirilmesi,
izlenmesi ve değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Ülkemizde teknik ve
ekonomik koşullar dikkate alındığında, sulanabilir nitelikte alanın 8.5 milyon
hektar olduğu tahmin edilmektedir. Bugün için gerek devlet yatırımı, gerekse
halkın kendi olanakları ile sulamaya açılan toplam arazi ise yaklaşık 4.7
milyon hektar dolayındadır. Yapılan bu yatırımlara karşılık sulama
projelerinden beklenen yarar, sistemlerin inşasından günümüze uzun zaman
geçmesine karşın sağlanamamıştır. Bu durum ayrıca sulama proje alanlarında
sağlık, sosyal ve çevresel sorunlara da neden olmaktadır.
Sulama projelerinden beklenen
yararın sağlanamaması, planlama, projeleme ve inşaat aşamasındaki
olumsuzluklardan çok, etkin bir sulama yönetiminin olmamasından
kaynaklanmaktadır. Bu nedenle bir çok ülkede uzmanlar, proje yöneticileri,
ulusal planlamacılar ve karar vericiler yeni sulama projeleri geliştirmek ile
daha önce işletmeye açılmış sulama projelerinin etkin bir sulama yönetimi
yardımıyla iyileştirilmesi ikilemini tartışmaktadırlar.
Dünya’da sulamanın toplam su
kullanımı içerisindeki payı 2/3 olup, bu rakam bizim gibi gelişmekte olan
ülkelerde % 90’a kadar çıkmaktadır. Ancak, 2025-2050 yılı dünya ve ülkemiz
nüfusunun olası su gereksinimine bakıldığında, ciddi sıkıntılar olacağı
görülmektedir. Bu koşullar altında kent nüfusu daha fazla su ve ürün talep
edecektir. Bu talebe cevap verebilmek için daha az su ile daha fazla alanın
sulanması ve daha fazla ürünün elde edilmesi gerekecektir.
MEVCUT
DURUM VE SORUNLAR
Ülkemiz tarımsal alt yapı ve
sulamaya ilişkin mevcut durum 4 ana başlık altında verilmiştir.
1.
Sulama Yönetimi
2.
Arazi Toplulaştırması
3.
Sulama ve Drenaj Şebekeleri
4.
Arazi Tesviyesi
1. Sulama
Yönetimi
Sulama yönetiminin amacı, randımanlı
su ve arazi kullanımı yönünde gerekli koşulları sağlamaktır. Sürdürülebilir
sulu tarım üretiminin ilk koşulu çevreye zarar vermeden etkili ve verimli bir
sulamanın gerçekleştirilmesidir. Türkiye’de 40 yıldan bu yana gelişimini
tamamlayamamış sulama sistemleri bulunmaktadır. Bu projelerin başlıca sorunları
ise şunlardır;
·
Tarla parsellerinin çok parçalı ve küçük olması,
·
Uygun sulama yöntemlerinin uygulanamaması,
·
Projelerin yüksek bakım ve onarıma gereksinim
duyması,
·
Çiftçi eğitim ve yayım çalışmalarının
yetersizliğidir.
Bu sorunlar, düşük sulama oranını
ve aşırı su kullanımını beraberinde getirmektedir.
DSİ inşasını
gerçekleştirdiği sulama projelerinin mülkiyetini değil, işletme bakım ve
yönetim sorumluluğunu kullanıcılara devir etmektedir. Devir çalışmalarının ana
amacı, çiftçilerin yönetime katılımı, işletme ve bakım masraflarının
azaltılması, kullanıcıların tesisleri kendilerinin denetlemesi, yönetmesi ve
sulama etkinliğinin artırılmasıdır. Sulama tesisleri Kamu Hukuku Tüzel
Kişilikleri (Köy Tüzel Kişiliği, Belediye, Birlik) ve Özel Hukuk Tüzel
Kişiliğine (Kooperatif) sahip örgütlere ve kuruluşlara devredilmektedir. Bu çerçevede DSİ tarafından inşa edilen ve
işletilen sulama projelerinin büyük bir kısmı 1580 sayılı yasaya göre kurularak
tüzel kişilik kazanan örgütlere (sulama birliklerine) devredilmiştir. Devlet ve
devredilen sulama projeleri üzerinde yapılan çalışmalar incelendiğinde, proje
yönetimi açısından belirli yapısal sorunların mevcut olduğu görülmektedir.
Sulama birliklerinin
performansı üzerinde yapılan çalışmalarda, sulama şebekelerinin devri genel
olarak sulamanın finansmanı, işletme-bakım, tarımsal ve ekonomik verimlilik
üzerine olumlu etkide bulunmuştur. Dünya’da
sulama yönetim devirlerinin etkileri üzerinde yapılan çalışmalarda yer
alan devirlerin etkileri çoğunlukla olumludur. Devirlerin olumlu etkileri; sulamanın
çiftçilere ve devlete olan maliyetindeki azalmalar, sulama projelerinin mali
yönden kendine yeterliliğinin artması ve hizmet alanlarının genişlemesi olarak
sayılabilir. Ancak işletme, bakım-onarım, personel durumu, su ücreti ile ilgili
bazı sorunların bulunduğu görülmektedir. Ülkemizde devir programı randımanlı su
ve arazi kullanımını sağlayamamıştır. Tarım alanına gereksinimden fazla suyun
alınması sürdürülebilir sulu tarımı tehdit etmektedir. Bu nedenle, öngörülen
ekim desenlerine uyulmalı, sulama suyu mutlaka hacim esasına dayalı ölçülerek
verilmelidir. Etkin bir sulama yönetimi için tüm faaliyetlerin izlenmesi,
denetlenmesi, teknik ve eğitim gereksinimlerinin karşılanması, günlük ve
sezonluk değerlendirmelerin yapılması ve sonuçların ilgili kişi ve kurumlara
etkin bir izleme ve değerlendirme sistemi aktarılması gerekmektedir. Ayrıca
sulama yönetimini gerçekleştiren sulama birliklerinin, sulama kooperatiflerinin
ve mahalli idarelerin bu konudaki yasal altyapılarının oluşturulması
gerekmektedir. Etkili bir sulama yönetimi için öncelikle izleme ve
değerlendirme bilgi sisteminin önemi çiftçilerden yöneticilere kadar her
düzeydeki ilgililere iyi anlatılmadır. Bu başarıldığında, proje yönetiminde var
olan sorunların ve çözümlerin belirlenmesi daha hızlı ve kolay gerçekleşecektir.
2. Arazi Toplulaştırma
Ülkemizde kırsal nüfusun fazlalığı, tarımsal üretim maliyetinin
yüksekliği, tarla içi geliştirme hizmetlerinin yoğun emek ve sermaye istemesi
çok sık tartışılan konulardır. Özellikle 1980’li yıllardan sonra tarıma yönelik
sorunların göz ardı edildiği ve kendi yazgısına bırakıldığı bilinen bir
gerçektir. Gelişmiş ülkelerin bir çoğu tarımda yapısal sorunları 1950’li
yıllara kadar gerek toprak reformu yasaları gerekse kırsal alan düzenlemeleri
ya da arazi toplulaştırma yasaları ve uygulamaları ile büyük oranda çözmüş ve
kalanını da çözmeye devam etmektedir.
Tarım politikaları uygulamalarında
en önemli konulardan biri işletme büyüklüğüne yönelik politikalardır.
Türkiye’de işletme sayıları artarken, işletme büyüklükleri de azalmaktadır.
Tarımsal yapıdaki bu bozukluklar, verim üzerine olumsuz etki yaptığı gibi, bazı
hallerde verim artırıcı tedbirlerin alınmasını zorlaştırmakta, maliyetlerin
yükselmesine neden olmaktadır. Tarımsal yapının ıslahı için en önemli
önlemlerin başında, Arazi Toplulaştırması ile birlikte tarla içi geliştirme
hizmetleri olan Sulama, Drenaj, Toprak Muhafaza, Arazi Tesviyesi ve Toprak
ıslahı gibi hizmetlerin yapılarak doğal koşulların tarıma daha uygun hale
getirilmesi çiftçilerin eğitimi ve tarım işletmelerinin koşulları içerisinde
rasyonel bir biçimde düzenlenmesi bulunmaktadır. Bu nedenle tarımsal yapının
ıslahında en önemli unsur olan, tarım reformunun temelini oluşturan, tarımsal
alt yapının en ekonomik ve tekniğine en uygun biçimde yapılmasını sağlayan “Arazi Toplulaştırma” hizmeti gün
geçtikçe ilgi çekmekte ve önemini artırmaktadır.
Modern arazi toplulaştırma çalışmasında, kırsal alan çalışmalarının ve
yaşam koşullarının iyileştirilmesi, tarımla uğraşmayanların ya da arazilerini
gönüllü satmak isteyenlerin arazileri ile hazine arazilerinin devletçe satın
alınarak üretici durumdaki çiftçilere uzun vadeli satmaları, tarım arazilerinin
mirasçılar arazında parçalanmasına yeni bir miras yasası ile mutlak son
verilmesi, tarımda yeni bir veraset geleneğinin başlatılması zorunluluğu
vardır.
Türkiye’de uygulanan arazi toplulaştırma projelerinin isteğe bağlı olması
arazi sahiplerinin isteklerinin göz önünde bulundurulması ve bazı teknik
zorluklardan dolayı toplulaştırma oranları çok düşük kalmıştır. Son 15 yıldır
toplulaştırma yatırım oranlarında 2-3 kat artış olmasına rağmen, geniş kapsamlı
arazi toplulaştırma projeleri uygulanmamaktadır.
3. Sulama ve
Drenaj Şebekeleri
Ekonomik olarak sulanabilecek 8.5 milyon hektar alanın
7.9 milyon hektarının yerüstü, geri kalan 0.6 milyon hektar alanın da yer altı
su kaynakları ile sulanabileceği dikkate alınmaktadır. Bununda 6.5 milyon
hektarının DSİ, 1.5 milyon hektarının KHGM ve 0.5 milyon hektarının da halk
sulamaları kapsamında kalacağı öngörülmektedir. 2004 yılı itibari ile sulanan
alan 4.85 milyon hektara ulaşmıştır. Bunun 2.7 milyon ha’ı DSİ, 1 milyon ha’ı
KHGM tarafından işletmeye açılmıştır. Yaklaşık 1 milyon hektar alanda da halk
sulaması yapılmaktadır. 2030 yılında 8.5 milyon hektar alanın sulanması
hedeflenmektedir.
Ülkemizde yapılan bu sulama yatırımlarının tamamına
yakını açık kanal sistemi olarak projelendirilmiş ve inşa edilmiştir. Dünyada
özellikle gelişmiş ülkelerde terk edilen bu sistemin yerine kapalı (Basınçlı)
sulama sistemleri yer almaktadır. Sulama uygulama randımanının artırılması için
öncelikle uygun sulama yönteminin belirlenmesi ve bu yöntemin gerektirdiği
sulama sistemi projelendirilmeli ve uygulanmalıdır.
Ülkemiz sulama şebekelerinde (DSİ ) ortalama sulama oranı
% 60 dolayındadır. Sulama oranın düşük olmasının başlıca nedenleri;
·
Sulama şebekesinde su kaynağının yetersizliği
·
Sulama şebeke içerisinde nadas uygulamaları
·
Sulama tesislerinin yetersizliği
·
Drenaj sorunları
·
Bakım-Onarım yetersizliği
·
ekonomik ve sosyal nedenlerle boş bırakılan alanlar
·
Tarım arazilerin amaç dışı kullanımları sayılabilir.
Bir sulama projesi planlanırken mutlak surette drenaj ile
birlikte düşünülmelidir. Tarım arazilerindeki fazla suyun uzaklaştırılmasında
önemli sistemlerden birisi de drenaj sistemleridir. Son yıllarda KHGM
içerisinde Drenaj yatırımlarının payı oldukça düşüktür. Bu durum sulama
şebekelerinin etkinliğini düşürmektedir. DSİ tarafından planlanan büyük ölçekli
sulama projelerinde açık drenaj sistemleri yapılmaktadır. KHGM bazı projelerde
kapalı drenaj sistemi uygulamaktadır. Toprak, topografya, sulama yöntemi ve
bitki çeşidi dikkate alınarak uygun drenaj sistemleri planlanmalıdır.
4. Arazi Tesviyesi
Etkin ve randımanlı bir sulama için önemli
uygulamalardan biriside arazi tesviyesidir. Yüzey sulama projelerinin
uygulandığı alanlarda arazi tesviyesi mutlak surette uygulanmalıdır. Sulama
projesinde tarla içinde su dağılımının optimum olabilmesi için uygun eğimde
suyun tarla içerinde dağılımı çok önemlidir. Basınçlı sulama sistemlerin
uygulandığı alanlarda arazi tesviyesine genellikle gereksinim duyulmaktadır.
Avrupa Birliği Su
Çerçeve Kararları
Su kaynaklarının yönetimine ilişkin
en önemli kararlardan birisidir. 2000 yılında alınan bu kararların amacı: Avrupa
birliği ülkelerini kapsayacak biçimde çevresel ve tarımsal amaçlı su
uygulamalarına yönelik bir çalışma çerçevesi oluşturmak, Avrupa vatandaşının
artan içme, kullanma ve çevreye yönelik temiz su gereksinimini karşılamaktır.
Bu amaç doğrultusunda alınan
kararlar:
1. Akarsu
havzalarını temel alan su yönetim biçiminin kabul edilmesi ve uygulanması,
2. Bütün
suların çevresel boyutta iyi durumda olup olmadıklarının araştırılması ve
belirli bir zaman dilimin de iyi duruma getirilmesi için çalışmalara başlanması
ve bir tarih verilmesi,
3. Bütün
su kaynaklarının koruma amaçlı geliştirilmesinin teşvik edilmesi,
4. Su
kalite standartlarının ve limit değerlerinin gözden geçirilmesi ve
birleştirilmiş yaklaşım modeli çerçevesinde değerlendirilmesi,
5. Vatandaşların
katılımının sağlanması,
6. Yasaların
anlaşılır ve uygulanabilir hale getirilmesi ve
7. Doğru
su fiyatlandırmaya özel önem verilmesidir.
Mevcut durum, sorunlar ve Avrupa Birliği Su Çerçeve Kararları doğrultusunda
aşağıda çözüm önerileri sunulmuştur.
ÇÖZÜM
ÖNERİLERİ
1.
Bir sulama projesi içerisinde farklı amaç
grupları ve kuruluşlar (çiftçiler, yatırımcı kuruluşlar, yerel yöneticiler,
tarımsal kuruluşlar, politikacılar v.b) etkin rol oynamaktadır. Bu amaç
grupları ve kuruluşlar arasında belirli bir eşgüdümü sağlayacak yapı ülkemizde
oluşturulamamıştır. Sulama yatırımlarından randımanlı yararlanma, çiftçilerin
yeterli ve uygun bir bilgi birikimine, etkin bir kurumsal yapıya ve deneyime
sahip olmaları ile sağlanabilir. Bu nedenle hiç zaman kaybedilmeden tarla içi
düzeyinde, sulu tarıma ilişkin araştırma, planlama, projeleme, inşaat, işletme,
eğitim ve yayım çalışmalarını kapsayan yeni bir kuruluşun yapılandırılması
gerekmektedir. Eski TOPRAKSU kuruluşuna benzer kurulacak yeni kuruluş, sulu
tarım ile ilgili tüm konuları bünyesinde toplayacak biçimde
yapılandırılmalıdır. Bu kuruluş, çiftçi eğitimi, tarımsal yayım, toprak
reformu, arazi toplulaştırma, arazi tesviyesi, sulama, drenaj, tuzlu ve
sodyumlu toprakların ıslahı ve tarım ekonomisi konularında çalışmalar yapabilecek biçimde
oluşturulmalıdır.
2. Artık
konu ile ilgili kişi, kurum ve kuruluşlar yeni projelerin yapılması ile mevcut
projelerin iyileştirilmesi ikileminde karar vermelidir. Sınırlı ayrılan
ödeneklerin yeni projeler mi yoksa mevcut projelerinin iyileştirilmesinde mi
kullanılması yönünde çalışmaların ve tartışmaların yapılması ve ayrılan kısıtlı
kaynakların optimum kullanılması gerekmektedir.
3. Toprak
ve su kaynaklarımız ilke olarak ülke çapında planlanmalı ve havza-althavza
ölçeğinde planlanmalıdır.
4. 3083
sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu da ve
3202 sayılı Köy Hizmetleri Kanunda Yer alan arazi toplulaştırma çalışmaları
farklı uygulamalara sebep olmaktadır. Bu nedenle, toplulaştırma, tarla içi
geliştirme ve altyapı hizmetlerinin tek bir kuruluş (TOPRAKSU benzeri)
tarafından yapılması sağlanmalıdır.
5. Ayrıca
ekolojik bölgelere göre optimum işletme büyüklükleri belirlenmeli ve bu
ölçekteki işletmeler kesinlikle parçalanmamalıdır. Buna uygun miras kanunda
değişiklikler yapılmalıdır.
6. Toprak
ve su kaynak envanterlerinin süratli ve sağlıklı yapılabilmesi için Uzaktan
Algılama ve Coğrafi Bilgi İstemi gibi yeni teknolojilerin ziraat fakültesi
eğitim programlarına alınması ve uygulamada kullanılması teşvik edilmelidir.
7.
Toprak ve su kaynaklarına ilişkin bir veri bankası
kurulmalıdır.
8. Havzalar
arası su transferinin yapılabilirliği üzerine etüt, proje ve araştırmalar önem
verilmelidir.
9. Sulama
suyu yöntemi ve yönetimine ilişkin araştırma-geliştirme hizmetlerine ileri
ülkeler düzeyinde kaynak ayrılması devletçe sağlanmalıdır.
10. Sular
kullanım amaçlarına göre fiyatlandırılmalı, bu fiyatlandırma ise birim hacme
göre yapılmalıdır.
11. Arazilerin
çoraklaşmasına ve yer altı sularının kirlenmesine neden olan aşırı sulamanın
önlenmesi, en uygun sulama metotlarının kullanılması ve sulama yatırımlarının
etkinliğinin artırılması için çiftçilerin eğitilmesi, DSİ, Tarım Banklığı ve
oluşturulacak olan TOPRAKSU benzeri kuruluş tarafından sağlanmalıdır.
12. Sulama
tesislerin yapımı hususunda katkı payı getirilmelidir.
13. Su
kaynaklarından yeterince yararlanabilmek, taşkın ve erozyonu önlemek amacı ile
gölet, bent gibi küçük su depolama tesislerinin olabildiğince fazla yapımı için
kaynak ayrılmalıdır. Gölet, baraj ve benzeri rezervuarların tesisi için yapılan
ihalelere havzaların amenajmanının yapılmasını da dahil etmek gerekmektedir.
Çünkü erozyon nedeniyle rezervuarların ekonomik ömürleri beklenen süreden çok
daha erken tükenmektedir. Öncelikle havza kontrol çalışmaları yapılmalı, daha
sonra da rezervuar gövdesi inşa edilmeli veya iki çalışma birlikte yürütülmelidir.
14. Sulama
tekniklerinin geliştirilmesi, su kullanımının denetimi, halkın katılımı, havza
bazında örgütlenme gibi, su kullanım politikalarımızı kökten etkileyecek uygulamalar
zaman yitirmeksizin ve tek elden yürütülmelidir.
15. Sulama,
drenaj, arazi ıslahı, arazi toplulaştırma, kiralama ve dağıtım, tarla içi
geliştirme, gölet yapımı ve toprak koruma gibi tarımsal altyapı hizmetlerini
yürütmek üzere, TRGM ve KHGM’nün ilgili birimleri, TÜGEM Tarım Arazilerini Değerlendirme Dairesi
Başkanlığı ve Çayır-Mera, Yem bitkileri
ve havza geliştirme Dairesi Başkanlığı, Bakanlık bünyesinde tek bir çatı
altında toplanmalıdır.
16. Yerel
yönetimlere devredilen KHGM içindeki sulama, drenaj, arazi ıslahı arazi
toplulaştırma , tarla içi geliştirme, gölet yapımı ve toprak koruma gibi
tarımsal altyapı hizmetleri hiç zaman geçirilmeden yeniden yapılandırılmalı ve
bakanlık içinde yukarıda değinildiği gibi bir yapı içine alınmalıdır.
17. Sulama
projeleri kurulurken, yararlanacakların katılımı, verimlilik ve istek öğeleri
göz önünde bulundurulmalıdır.
18. Sulama
alanlarında su kayıplarının önlenmesi için özellikle yeni geliştirilen sulama
şebekelerinde su iletim ve dağıtım sistemleri kapalı sistem olarak planlanmalıdır.
19. Tarımda
suyun etkin kullanımını sağlayan yağmurlama, damla ve mikro yağmurlama gibi
basınçlı sulama sistemleri teşvik kapsamında yaygınlaştırılmalıdır.
20. Sulayıcıların
bilgi yönünden eksiklerinin giderilmesi için kamu ve özel tarım kuruluşları
işbirliği yaparak eğitim ve demonstrasyon programları hazırlamalıdır.
21. Yüzey
sulama yöntemleri uygulanan alanlarda, tuzlulaşmanın geciktirilmesi ve biriken
tuzların alandan uzaklaştırılması için drenaj yatırımları desteklenmelidir.
22. Su
hasadı, akarsu yataklarının ve ağızlarının açık tutulması, ana tahliye
kanallarının düzenli bakımı gibi anonim hizmetlerin yürütülmesinde kamuyu
ilgilendiren konularda görev ve yetki sınırları netleştirilmelidir.
23. Üreticilere sulama alet ve makinaları
edindirilmesi için kredi olanakları cazip duruma getirilmelidir. AB ülkelerinde
çiftçi yatırımları %65 oranında teşvik görmekte, geri kalan %35 yatırım için de
uzun vadeli düşük faizli kredi verilmektedir.
24. Uygun
fiyat politikaları ile kaliteli sulama malzemelerinin üretimi ve tanıtımı için
kamu ve özel sektör çalışmaları özendirilmeli, gelişmiş olan AB ülkeleri ile
rekabet edebilecek özendirmeler ve teşvikler sağlanmalıdır.
25. İmalatcılar
amaca ve standartlara uygun sulama alet ve makinaları imal etmeli ve bir test
ve değerlendirme laboratuarından alınacak uygunluk raporları ile birlikte
satışa sunmaları için mevcut yasal düzenlemeler gözden geçirilmelidir.
26. Ülkemizde
yapılan sulama ve su kaynaklarına yönelik araştırma sonuçlarının uygulayıcı
teknik eleman çiftçiye ulaştırılmasında daha etkin bir yapılandırmaya
gidilmelidir.
27. DSİ
tarafında devredilen sulama şebekelerinin performansı DSİ desteği ile başarılı
sayılabilecek düzeydedir. Bu desteğin devam etmesi gerekmektedir. Ayrıca, DSİ
tarafından yapılan sulama tesisleri izleme ve değerlendirme çalışmaları
özellikle sulama şebekelerinde sistem performansının belirlenmesinde yetersiz
kalmaktadır. Su kalitesi, taban suyu ve toprak tuzluluğu gibi çevresel
performans göstergelerini de kapsayacak şekilde güncellenmelidir.
28. Kooperatiflere
devredilen şebekelerde teknik eleman çalışma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu
nedenle 167 sayılı kooperatifler yasasında gerekli değişiklikler yapılarak
teknik eleman çalıştırılması zorunlu olmalıdır.
29. DSİ
tarafından birliklere devredilen şebekelerin yasal altyapısı oluşturulamamıştır.
Bu nedenle hazırlanan “Su Kullanıcı Birlikleri Yasa Tasarısı” Sulayıcı-
Örgüt-DSİ arasında yaşanan sorunların giderilmesinde önemli bir düzenlemedir.
Bu yasanın çıkartılması desteklenmelidir.
30. Günümüzde
geliştirilen projelerde amaç suyun insan ve çevre yararına kullanılması
olmalıdır. Bu amaca ulaşmak için mevcut doğal kaynakları daha akıllıca
kullanabilecek yollar aranmalı ve çevreye zarar vermeyen projeler
geliştirilmelidir. Sulu tarım projelerinin planlama, uygulama, kontrol ve
düzeltme aşamasında;
·
İnsana saygı esas olmalı,
·
Katılımcı yönetim uygulanmalı,
·
Proje ilgi grupları arasında tam ve sürekli
tatmin sağlanmalı,
·
Çevre bilinci artırılmaya çalışılmalı,
·
Proje zamanında ve doğru uygulanmalı ve
·
Sürekli bir eğitim programı uygulanmalıdır.
Avrupa birliğinin gelişmiş ülkeleri, kırsal kalkınmada yapısal sorunlar
olarak bilinen bu sorunları yıllar önce ele almışlar ve büyük oranda
çözmüşlerdir. Kırsal alan, fonksiyonları zamana bağlı olarak değişiklik
gösteren bir eleman olarak düşünülmüştür. Bir taraftan tarımda mülkiyetin
parçalanmasını engelleyecek önlemler alınmış, işletmeler büyütülmüş, diğer
yandan arazi toplulaştırması ile kamulaştırma olmaksızın özel mülkiyete
müdahale olanağı yaratılmış, ortak kullanım tesisleri, köylerde gelişme ve tarımsal
sanayi alanları için rezerve arazi kazanılmış, tarla içi geliştirme hizmetleri
daha etkin götürülmüştür. Ülkemizde de benzer uygulamalara ivedilikle geçilmesi
zorunluluğu vardır. Böylece tarım arazilerine, kırsal yerleşimlere ve
işletmelere, diğer bir deyişle, kırsal kalkınmaya yönelik yukarıda belirtilen
önlemler götürülürken, kırsal alanda var olan fazla işgücü ile elde edilen
ürünler yerinde değerlendirilebilir ve dolaylı olarak tarımla uğraşanların
sayısı azaltılabilir.